BAZI
AMELLERİMİZ
Bazı amellerimiz her ne kadar başta
sağlam bir niyetle olmasa da sonradan onlara fer verecek niyetlerimizi tadil
ederek, amellerimizi o noktadan sonra nurlandırabiliriz.
Her dediğimiz,
her düşündüğümüz, her teklif ettiğimiz yapılacak diye bir beklentiye girmeye
hakkımız yok. Her söylediğimiz uygulamaya konacak diye de bir şey yok. Biz söyleriz heyet eğer uygun görürse mesele
yok.
SUİZAN
Suizannı ne kadar az misafir
ederseniz, içinizdeki kötülüklere ne kadar az zaman biçerseniz o nisbette duygu
ve düşüncelerinizi karartmamış olursunuz. Bir dakika bile zaman tanıma
aleyhinize olur.
O’na ait
olan iyilikleri düşünün, kaderin hissesini göz önüne getirin, bir an önce sıyrılmaya
bakın.
Bakyın,
zina etse bile bakma, görme, çek dön git.
Tecessüsle
müttaki olmaya çalışma, içinde silinmeyecek yaralar oluşturma.
Suizanna
hiç girmemek , hiç bulaşmamak lazım. Parmağının ucuyla tabut taşıyanlara bile
Allah’ın lütufları vardır.
Hele bu
dairede bulunmanın lütufları çok büyüktür. Allah’ın kime nasıl muamele edeceğini
bilemeyiz. Onun için bu dairenin en büyük yarası ve zaafı gıybettir. Eteği
uzundu bile desen gıybet etmiş olursun. Bu haramdır. Zinadan daha eşettir.
Şöyle
yapması gerekirken, böyle yaptı, berbat etti desen sen berbat olursun. Sana
göre yaptığı yanlışlık, kitapta var mı? Kat’i haram mı? Kitapta bu yaptığı
haramdır diyebilir misin?
GAYRET
Birle başlarsın, iki olur. Bu bir
müddet sonra riyazi gelişir ve arkadan hendesi inkişaf olur. Ve bir gün gelir
her yeri kaplar.
Katiyyen
Ye’se kapılmamak lazım. Bir de sabırsızlık gösterip niye olmuyor demenin de
anlamı yok. Sana düşen niye olmuyor diyeceğine, niye gayret göstermiyorum demek
olmalıdır.
Cenab-ı
Hak çok büyük tekvin-i emirlerde bakarsınız, çok küçük bir zerrenin lisan-ı
haline, diline bile cevap vererk lütfeder, inayet eder, icabında değiştirir.
Bir gün
Süleyman (A.S) kavmiyle yağmur duasına çıkar. Giderken birden yoldan geriye
döner. Etrafındakiler hikmetini sorarlar. O da etrafındakilere şunu ifade eder:
“Tam dua mahalline yaklaşmışken bir de baktım, önümde bir karınca sırt üstü
yatmış. Elleriyle ayaklarıyla Rabbinen bir şeyler istiyor. Yağmursuzluk ona da
dokunmuş. Ve ellerini açmış Rabbinden yağmur istiyor. Ve
cevaben kabulüne şahit olunca, bize de geriye dönmek düştü.”der.
BESLENME
Ortam, besleyici ve havayı teneffüs
etti,rici olmalıdır.
Biri
beni tenkit ettiğinde rahatsızlık duyuyorsam, beslenme eksikliğim var demektir.
Dünyay
tama, hırs, nefse uyma, kendini bir şey zannetme, belli paranoyalardır, aşağılık
duygusudur.
İlle
benim dediğim olsun, ille de şunu yapmalıyım idaasında olmamalıdır. Eğer varsa
bunların hepsi beslenme boşluğudur.
Sağlam
bir marifeti Saniden gelen beslenmeye açıksan hiçbir beklentiye giremezsin.
SOBETTEKİ
İNSİBAĞ
Sohbette insibağ vardır. Efendimiz
(S.A.V) Hz.Cebrailin sohbetinde bulunarak bu insibağın bereketinden istifade
ederdi.
Ashab-ı
Kiram da Efendimiz (S.A.V)’in huzurunda aynı istifadeyi duyuyorlardı.
Cebrail
aklı temsil ederdi. Efendimiz (S.A.V) ise kalbi. Belli bir noktadan sonra akıl
biter, sonra kalbin ayağı ile yürünür. Makam-ı akılda kalanlar takılır kalır,
düz insan olurlar.
Efendimizin
sohbeti kalbin ayaklarıyla tırmanan çok güzel bir insibağdır. Allah O’nu ve her
asırda O’nun yolunda baş koyanları çok hususi yaratmış.
Aklımızdaki,
kalbimizdeki ve vicdanımızdaki ritimleri alıp, Bediüzzaman’ın iklimine
götürseniz aynı insibağın esintilerini orada da duyarsınız. Yeter ki frekansınızı
O’na göre ayarlamasını bilin. Almaçlarınızı açarak almasını bilin.
Onlar
görüldükleri her yerde Allah’ı hatırlatıyorlardı. Onlar yatakta, rahatta,
helada bile Allah’ı hatırlatıcı tavırlar içindedirler.
Onların
cemalini gören, hemen ciddi bir nefis murakabesi içine girmesine vesile
olurlar.
Arkadaşlarla
otururken, kalkarken, onlarla başlamak, onlarla bitirmeyi düstur edinmeliyiz.
Bizi Allah’a, Peygambere, dini hakikatlere götürmeyen her şeyden, yılandan,çıyandan
kaçarcasına kaçmalıyız.
Çamura
düşmü gibi gidip arınma kurnalarında temizlenmesini bilmeliyiz.
Doymak
bilmeyen iştiyakla Cenab-ı Hakkın marifeti etrafında hep dönmek, hep
dönebilmek. İstiğfarlarımızla kötülüklerin önünü kesip, dualarımızla da
meyelan-ı hayra kapılar açmalıyız.
İrademizi
kullanarak bir saat duz, yetmiyorsa icabında onu iki saate çıkarmalıyım
demeliyiz.
Aynen
sahabe idrakıyla, yemek yiyeceğimiz, hanımının yanına bile o kapılar açılmadan
gitmeyeceğim diyerek kendimizi zorladık mı ki marifeti elde edemedik diyoruz.
İrade
beslenmeli, takviye edilmeli, ıararla üzerinde durark Allah’ın lütuflarını inkişafa
açmalıyız.
Kendini
salan dunhimmetler boğulur. Onun için nefsinle yaka paça olacak, iradenizi
zorlayacak, her gün birkaç defa kendinizi sıfırlayarak, kendinizi yerden yere
vurmasını bileceksiniz. O’nun lütfuyla isteyecek ve direneceksiniz.
Her an
insan kendini dinlemeli, kıyamda, rükuda, hatta bazen yarım saat secde etmeli
kendini dinlemeli, sorgulamalı, ısrar etmeli. Ta ki o kapılar sana açılıncaya
kadar.
İradenizi
ortaya koyarak ısrar etma çok önemli. İradenizle o kapılara ısrar etmeden kapıların
açılmasını beklerseniz aldanırsınız., daha çok beklersiniz. Tembellikle,
miskinlikle marifet elde edilemez.
MAKAM-I
CEM
Üstad makam-ı cem’in sahibidir.
Beyan, bürhan, irfan hepsi O’nda bir aradadır. Onun için Üstadı değerlendirirken
bu üç yönünü göz önüne alark değerlendirilmelidir. Yoksa üstad hakkında yanlışlığa
dfüşeriz.
Üstad Makam-ı Ahmed’in
temsilcisidir. O’nu , O’nun eserlerini okuyarak bulabiliriz. Burada bakış açısı,
niyet, saygı çok önemlidir. Bunlara sahip olmayan, bunları kaybeden, kaybeder.
Maalesef okumuyoruz, artık müstağniyiz,
tink-tenkçi olduk. Projeciyiz. Sistemlerle uğraşıyoruz. Biz eserleri öğrendik.
Gafleti, bizi eserlerden uzaklaştırıyor, istifade kapılarını kapıyor.
ŞEKERLE ORUÇ TUTMA
Izdıraplı bir tat, sıkıntılı tatlı...
Açlığı benim duyduğum gibi kimse duyamaz. O dakikalarda hayatı derince
duyuyorsunuz. Artık suyu ekmeği içinize alasınız geliyor. Zamanı başka bir duyuşla
duymaya başlıyorsunuz. O dakikaların bitmesi artık sizin için en ızdıraplı en sıkıntılı
bir att oluveriyor.
DUYMA
Allah’ın büyüklüğünü duymak, vicdanın
ihsasları şeklinde O’nu duyma çok farklı bir şey... O’ndan daha tatlı bir şey
yok. O duyuş bir nefha gibi bir gelir bir gider, O’na açık olanlar nasıl duyar
bir bilseniz. O’nu duymayanlar bunu hiç hissedemezler ve anlayamazlar zaten...
Az insan vardır, çok derince duymakla alakalı...
O’nu duymanın ifadesinde kelime kalıpları
taşar, kelime kalıpları zorlanır, O’nu dile getirme kelime kalıplarından taşan
bir tufan gibidir. Söz ebeliğiyle değil, o taşkınlığı lafızları köpürterek
verebilmek marifet ister. O kalbin enginliğini satırlar almaz.
İnsan atacağını terbiye etmez.
Bu dünyada nefis adına kayıplar
içinde kayıp yaşayalım ama, bu dünyanın hakikatı adına hiç kaybetmeyelim.
Bizim işimiz insanları Cennete ehil
hale getirmektir. İcabında insanları kurtarmak adına, kasti olmadan gırtlağına
kadar çamura girip kurtarın.
O’nun mesajını insanların gönlüne
ulaştırmayanlarla birlikte, temsil gücünü ortaya koymayanların da veballeri aynıdır.
Aklı olan, aklını Allah’ı bulmada ve
buldurmada kullanmıyorsa mesuldür.
KAPALI BİR SANDIK
Kapalı bir sandık olarak yaşamak,
kapalı bir sandık olarak kabre girmek... O namusu korumak ve o namusun kıymetini
bilerek yaşamak... Göstermenin ne faydası var. O bilsin, O’na bildir yeter.
MEYL
Allah tarfından kaderi olarak
Ahirete planlanmış gönüller azıcık dünyaya meyl etseler, hem Ahiretlerini
zedelerler, hem de dünyadaki düzenleri bozulur, huzurları kaçar.
Araba kullanırken iki kaza yaptım.
Gerçi o anda bir ihtiyaç vardı, hobi de değildi. Ama, demek ki Allah benim
kullanmama razı değildi, ben de bıraktım.
Hizmet içinde neş’et etmiş, hizmetin
tam içinde olanların dünyaya meyilleri yanlış olur. Yoksa tabibimizin bizi
programladığı program dışına çıkmış oluruz ve inhiraf etmiş oluruz. Cenab-ı Hak “Siz bu programı bozdunuz”der ve
sizin düzeninizi bozar.
Bize programlanan programın dışına çıkmadan,
bu hizmetteki istikametimizi bozmamamız lazımdır.
Şeyh müridleriyle birlikte yan yana
iki tarlaya tohum ekerler, neticede müridin tarlası katbe kat boy atar. Şeyhin
kisi ise cılız ve boy atmaz. Şeyh Rabbine yönelerek dua eder, hamd eder. Dünyanın
ona küsmesi karşısında şükreder.
Tempoyu, ahengi ritmimizi düşürmeden
çizgimizi, seviyemizi korumalıyız.
Birbirimizle paylaşabilirsek
birbirimizi anlamış oluruz.
Mü’minin mü’mine duası en büyük yardımcıdır.
Dualaşarak birbirimize yardımcı olamalıyız.
Yarının emniyeti için bu kadar
korkunun yaşanması şart. İki taraf için bize güven verilmedi. Burada endişe ve
sıkıntı <varsa orada bizim için güven olacaktır. Kanuninin bir haftada çektiğini
bizim bir ömrümüze yükleseler canımız çıkar.
Batı dün ne ise bugün de aynı batı. İçteki
fitneler aynı fitne.
Tırmanmak zordur ama zirvede
kalabilmek daha da zordur.
İnsan düşünce düz yere düşmez daha
derin çukura sükut eder.