BİLAL İ HABEŞİ (RA).
[Mirac Gecesinde]
Cebrail ile birlikte Cennette girerken arkamda ayak sesleri duydum. Cebrail’e,
‘Bu ayak sesleri kimindir?’ diye sordum. ‘Bilal’indir’ dedi.
Hadis-i şerif
Bilal,Habeşistanlı bir köleydi. Umeyye bin Halef’ in
kölesi. Bilal’in yüksek ruhu bir hakikat arıyordu. Aradığı İslam nurundan
başka bir şey değildi. Peygamber Efendimiz İslam dinini yaymaya başlayınca
Bilal-ı Habeşi bu kudsi kervanın ilkler halkasında yer almakta gecikmedi.
Ruhunun ezeli ihtiyacını İslamiyetle giderdi. Efendisinin işlerini aksatmamak
üzere zaman zaman Resulullaha gider, mübarek sohbetini dinlerdi. Efendisi
Umeyye bin Halef İslamiyete şiddetle karşıydı. Bilal’in Müslüman olmasını
kesinlikle kabul etmezdi. Bilalin
İslama
girdiğini duyunca çılgına döndü. Yeni girdiği dinden caydırmak için her türlü
baskıya başvurdu. Akıl almaz işkenceler tatbik etti. Ellerini ayaklarını
bağlayarak kızgın kumların üzerine yatırır, karnının üzerine koca koca taşlar
koyardı. Bu halde günlerce aç ve susuz bırakırdı. “Ya Muhamrned’i inkar eder,
putlarımıza taparsın, yahut ölünceye kadar bu hal üzere kalırsın” derdi.
Bilal, şayet dininden vazgeçer,
Peygambere dil uzatırsa bütün işkenceler sona erecek, azad bile edecekti.
Fakat o sabır kahramanı Hz. Bilal, bu
zalim efendisine boyun eğnıedi. Arzularının hiçbirini yerine getirnıedi.
“Allah” dedi, “Peygamber” dedi. Hatta işkencelerin şiddetinden inlerken bile
bir an olsun Allah’ı unutmadı. Daima Allah’ın birliğini haykırarak “Ehad,
Ehad” dedi. Azılı müşrik Ümeyye bu işkencelerle de yetinmedi. Taşkınlığını daha
da arttırdı. Hz. Bilal’in boynuna ip takıp, Mekke şaşkınlarının ellerine teslim
etti. Onlar da Mekke etrafında dağ tepe demeden dolaştınp işkence ettiler.
Umeyye, imanı zorbalıkla boğacağını sandı. Fakat aldandı. Bilal’in imanı daha
da parladı. 0işkencelerinin şiddetini
arttırdıkça Bilal hep “Ehad, Ehad” dedi.
Bilal’in yanında bütün bu
işkencelerin hiçbir değeri yoktu. Onu asıl üzen, yoluna canını koyduğu zattan,
Resulullahtan uzak kalmaktı. Resulullahın hasretine dayanamıyordu.ı
Birgün yine böyle işkenceler
altında inlerken yanından Hz Ebü Bekir geçti.
Bilal’in bu içler acısı halini görünce çok üzüldü.
Dayanamayarak, “Umeyye,
Allah’tan kork! Bu zorhalığa ne zamana kadar devam
edeceksin?” diye çıkıştı.
Umeyye utanmaz bir
tavırla, “Onu bozan sensin, putlarımızdan sen soğuttun.
Çok acıyorsan, gel
de kurtar” diye küstahça karşılık verdi.
Hz. Ebu Bekir bir müddet
düşündü. Sonra, “Tabii ki kurtarırım, benim Müslüman olmayan bir kölem vardır.
İstersen Bilal’le değişelim. hem o Bilal’den daha güçlü ve kuvvetlidir” diye
teklifte bulundu. Uzun bir pazarlıktan sonra nihayet Ümeyye teklifi kabul
etti, Hz. Ebü Bekir böylece Hz. Bilal’i bu işkencelerden kurtardı ve Allah
için azad etti.
Bilal (r.a.) kendisini azad eden
liz. Ebu Bekir’e teşekkür ettikten sonra ona şöyle dedi: “Eğer beni Allah
rızası için azad ettiyseniz, Allah yolunda çalışrnam için beni serbest bırakın.
Yok beni kendinize hizmctkar yapmak için
bu iyiliği yaptıysanız çalışacağım yeri gösterin ki, çalışayım.”’Bu sözler
karşısında son derece duygulanan Hz. Ebu Bekir (r.a.) şöyle dedi:
“Evet, seni sadece ve sadece
Allah rızası için azad ettinı. Allah rızası için çalış. Onun rızasını kazansan bana yeter. “2
Resulullah ve Sahahiler
mü’minleri namaza çağırmak için müzakerede buluyorlardı.
Nihayet birçok Sahabinin gördüğü bir rüya üzerine mü’minlerin namaza
çağrılması için ezanın bugünkü şekli benimsendi. Ve ezanı okuma vazifesi de
Hz. Bilal’e verildi. Günde beş defa işittiğimiz ezanın ilki Hz. Bilal tarafından okundu. Sabahın erken
saatlerinde yanık sesiyle okuduğu ezan-ı Muhammedi, kalblerde derin izler
bıraktı. Beni Neccar’dan bir kadın Bilal’in czanıyla ilgili bir hatırasını
şöyle anlatıyor:
“Bizinı ev rnescidin etrafındaki
evlerin en yükseğiydi. Bilal buraya erkenden gelir, tan ağarmasını beklerdi.
Tan ağarınca ezan okurdu.”3 Oııun ezanıyla mü’minler namaz kılmak
üzere camiye akın ederdi. Ezan okunması emredildiği günden itibaren
Resulullahın vefatına kadar, ezanı hep o okumuştur.
Bilal’in en çok sevdiği
şeylerden biri Resulullahın kendisine, “Bilal, kalk ezan oku!” hitabıydı.
Resulullah, “Ne mutlu Bilal’e, o müezzinlerin efendisidir’ beyanıyla Bilal’e
olan sevgisini dile getirmişti. Bilal Hazretleri bütün İslam tanhinde müezzinlerin efendisi
manasında “seyyidu’l-müezzinin” ünvanıyla yadedildi.
Peygamber Efendimizin Bilal’e
ezanı okuma vazifesini vermesi, Islam düşmanlarını çılgına çevirdi. Eskiden
köleleri olan biri, bugiin kalkıp onlan açıktan açığa Allah’a çağırıyordu. Mekke Fethinden
sonra Hz. Bilal Ka’be’de
ezan okurken kendi
aralarında konuşan İslamın amansız düşmanları, “Muhammed ezan okutacak şu kara
kargadan başka kimse bulamadı mı?” diyecek küstahlığı gösteriyorlardı.
Fakirlcrin, zayıfların böylesine şeref kazanmalarını, Isl~miyet ile
yücelınelerini bir tiirlü hazmedemiyorlardı. Hatta Hz. Peygambere, “Şu Bilal
gibi fakir ve kimsesiz kişileri yanından kovarsan sana iman edeceğiz. Bunlarla
eşit olamayız” diyorlardı.
Islam düşnıanlarının kin ve
nefretlerine karşı Hz. Resulullaiıın sıcak sevgisini kazanan, kudsi medih ve senalarına mazhar
olan Hz. Bilal,
müşriklerin söylediklerine
aldırmazdı. Iman zevki, Resıılullah sevgisi mutluluğunun kaynağıydı. Maddi
refahı yoktu. Kainatın efendisi olan Hz. Peygamberle (a.s.m.) o da aç dolaştı.
Kalh ve ruhu huzur ve saadet içindeydi. Okuduğu ezanlarda o hazzı tattı,
tattırdı.
Resulullah Efendinıiz birgün Hz.
Bilal’e, “Ya Bilal, Mirac Gecesinde Cebrail ile birlikte Cennet’e girerken
arkamda ayak seslerini duydum. Cebrail’e, ‘Bu
ayak sesleri kimindir?’ diye sordum.
Cebrail bana, ‘Bilal’indir’ dedi. Sen hangi hayırlı işleri yapıyorsun ki bu
dereceye vardın?” diye sordu. Hz. Bilal şöyle dedi:
“Ya Resulallah, farzları yerine getiriyorum. Bir de her zaman
abdestli bulunmaya dikkat ediyorum.” İşte Hz. Bilal’in manevi mertebesini
yücelten hasletlerden birkaçı bunlardı. Earzları yerine getirmek, haramlardan
kaçınmak, müminin manevi silahı olan abdestli
olmaya çalışmak.
Peygamberimizin (a.s.m.) hakkındaki senası Bilal’i gurura
sevketmedi.daima tevazu ve mahviyet içinde bulundu. Kendisine faziletleri,
Peygamber Efendinıizin hakkındaki senaları hatırlatıldığında, “Daha dün Habeşli
bir köle değil miydim?” derdi. Tevazu gösterdiğinden Cenab-ı Hak onun manevi
makanıını yüceltmişti. Cennette
Resulullaha komşu eylcmişti.
Hz. Bilal Resulullah ile
birlikte Bedir, Hendek ve Uhud gibi birçok savaşa katıldı. Cihad etti,
Allah’ın kelamını yiiceltmek için çarpıştı. Resultıllahın vefatı ruhunda derin bir yara açtı. Artık
Medine’de kalamayacaktı. Çünkü Medine’nin dağları, taşları ona Resulullahı hatırlatıyordu. Hz. Ebu Bekir beraber
kalması için çok ısrar ettiyse de ikna edemedi. Hz.
Bilal Şam’a gitti. Şam’da Hz. Omer’in teşrifleri esnasında okuduğu bir ezanla bütün mücahidleri
ağlattı.
Şam’da gördüğü bir rüya üzerine
Medine’yi ziyarete geldi. Hz. Hasan ve Hüseyin’i Resulullahın kabri saadeti
yanında gördü. Eski hatıraları tazelendi. Resulullahın vefatından sonra
Medine’de hiç ezan okumamıştı. 0 büyük Peygamber bu fani dünyadan gittikten
sonra ezan okuyamıyordu. Resulullahtan, “Bilal kalk ezan oku!” emrini almaya
öylesine alışmıştı ki, ondan sonra ezan okumaya dayanamıyordu. Fakat son olarak
Medine’de bir ezan okumaya karar verdi. Okuduğu sabah ezanıyla Medine’de dağ
taş, adeta Resulullahın hasretiyle tutuştu. Sokaklar insan seli oldu. Bütün
ahali sokağa dökülmüştü. Resulullahın devriııi hatırlıyor, ağlaşıyorlardı.
Sanki Resulullah kalkmış, Bilal’e ezan okutmuştu. 0 gün Medine’de ağlamayan
kalmamıştı. Herkes Resulullaha olan hasretini bir derece gidermişti.
Hz. Bilal tekrar Şam’a döndü. Hicretin 20.
senesinde Şam’da vefat etti.
Allah ondan razı olsun.
1. Usdü’l-Gdbe. 1.206; Ta ha kat, 3:2~2; Ilayatu’s-Sa ha be, 1:208-9.
2.iIiIye, 1:150; Usdü’l-Gabe, 1:208.