Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


SagopA KajmeR-KolerA-KuvvetMıra
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 yazı türleri

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
msalih55
PayLaşımcı Üye
msalih55


Mesaj Sayısı : 280
Yaş : 34
Nerden : Her Köşesi Cennet Samsun'umun
Kayıt tarihi : 02/07/08

yazı türleri Empty
MesajKonu: yazı türleri   yazı türleri Icon_minitimeÇarş. Tem. 16, 2008 4:36 pm






YAZI TÜRLERİ

Roman




Olmuş veya
olması muhtemel olayların anlatıldığı uzun yazılardır. İlk örneklerini 15.y.y.
da Fransız yazar Rabelais vermiştir. Ancak asıl niteliklerini Romantizm ve
Realizm akımları döneminde kazanmıştır.



Roman
belli bir olay etrafında gelişir ve olaylar ayrıntılarıyla anlatılır. Çoğu
zaman şahıs kadrosu geniştir. Kişiler ayrıntılı olarak tanıtılır. Çevrenin
tanıtımına özen gösterilir.



Temsil
ettiği akıma göre romantik roman, natüralist roman, realist roman; konusuna
göre aşk romanı, toplumsal roman, polisiye roman, macera romanı gibi isimler
alır.


Türk edebiyatında
Tanzimat’tan sonra görülür. İlk örneği Şemseddin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve
Fıtnat adlı romanıdır. Batı romanı ölçüsünde en başarılı romanı Halit Ziya
Uşaklıgil yazmıştır. Namık Kemal, Mehmet Rauf, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Peyami
Safa diğer ünlü romancılarımızdır.


HİKAYE


Anlatımı
bakımından romana benzeyen, ancak romandan daha kısa yazı türüdür.



Hikâyede
olaylar genellikle yüzeyseldir. Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir ânı
içinde anlatılır. Genellikle kişilerin tek yönü üzerinde ( çalışkanlık,
titizlik, korkaklık vs. ) durulur. Bu da romanda aynı dönemlerde oluşmaya
başlamış ve özellikle Realizm döneminde önemli bir tür haline gelmiştir.



İki
tür hikâye görülür. Bunlar klasik hikâye ve modern hikâyedir.



Mauppasant
tarzı da denilen kilasik hikâye yukarıda anlattığımız özelliğe uyar.



Çehov
tarzı denen modern hikâyede ise belli bir kişi olmadığı gibi belli olaylar da
çoğu kez yoktur. Yazarın kendiyle sohbet ediyormuş gibi bir anlatımı vardır;
çoğu kez birinci kişinin ağzından anlatıldığı olur.


Türk edebiyatında
yine Tanzimat’la görülmeye başlanan hikâye türünde Halit Ziya, Ömer
Seyfettin, Memduh Şevket, Sait Faik önemli eserler vermişlerdir.


MASAL


Halk
dilinde anlatılarak oluşan sözlü edebiyat ürünüdür. Bir yazar tarafından
sonradan yazıya geçirilmiştir.



Masallarda
olaylar tamamen hayal ürünüdür. Yer ve zaman belli değildir. Kahramanlar insan
üstü özellikler gösterir. İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür. İyiler ödüllendirilir,
kötüler cezalandırılır. Masallarda eğiticilik esastır. Çoğu kez evrensel
konular işlenir. Dünya edebiyatında Kelile ve Dimne, Binbir Gece Masalları
ünlüdür. Türk edebiyatında Keloğlan en tanınmış masal kahramanıdır. Eflatun Cem
Güney masallarımız derlemiş ve bir kitap halinde yayımlamıştır.














Fıkra




Yazarın
gündelik olayları özel bir görüşle, güzel bir üslupla, hiç kanıtlama gereği
duymadan yazdığı kısa günübirlik yazılardır. Bu tür yazıları nükteli
hikâyecikler biçimindeki Nasrettin Hoca fıkralarıyla karıştırmayalım.



Fıkra,
bir gazete yazı türüdür. Gazetenin belli bir köşesinde genel bir başlıkla
yazılan fıkralarda mesele kısaca incelenir ve mutlaka bir sonuca varılır. Daha
çok alaylı bir dille, bazen eleştiri bazen sohbet tarzında yazılır. Okuyucuyla
sohbet ediyormuş gibi bir hava hâkimdir yazılarda.



Edebiyatımızda
özellikle Ahmet Rasim fıkralarıyla tanınır. Daha sonra Ahmet Haşim, Refik
Halit, Peyami Safa sayılabilir.


Deneme




Yazarın
herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya
kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.



Deneme
yazarı görüşlerini aktarırken samimi bir dil kullanır. Kendi diliyle
konuşuyormuş gibi bir hava içindedir.



Deneme
her konuda yazılabilir. Ancak daha çok tercih edilen konu her devrin, her
ulusun insanı ilgilendiren, kalıcı, evrensel konulardır. Ele alınan konu çoğu
zaman derinleştirilerek anlatılır.



Denemenin
özelliğini Nurullah Ataç’ın şu sözleriyle özetleyebiliriz:




Deneme, ben’in ülkesidir. ‘Ben’ demekten çekinen, her görgüsüne, her görevine
ister istemez bir parça kattığını kabul etmeyen kişi denemeciliğe özenmesin.”



Denemenin
ilk örneklerini Fransız yazar Montaigne vermiştir. Daha sonra İngiliz yazar
Bacon türü geliştirmiştir.



Edebiyatımızda
Cumhuriyetten sonra görülmeye başlanan bu türde Nurullah Ataç, Suut Kemal
Yetkin, Sebahattin Eyüboğlu, Ahmet Haşim güzel örnekler vermişlerdir.


Makale




Yazarın
herhangi bir konudaki görüşlerini, belli kanıtlar, belgeler, inandırıcı veriler
kullanarak kanıtlamaya çalıştığı ve böylece okuyucuyu bilgilendirmeyi
amaçladığı yazı türüdür. Makalede temel unsur düşüncedir.



Makale,
gazete ile birlikte ortaya çıkmış bir gazete yazı türüdür. Bizde de ilk özel
gazete olan Tercüman - ı Ahval gazetesinin çıkmasıyla görülür. İlk makale de aynı
gazetede Şinasi tarafından yazılmıştır.



Makalede
amaç bilgi aktarmak ya da görüşlerine okuyucuyu inandırmak olduğundan açık,
anlaşılır, ciddi bir dil kullanılır. Seçilen konuya göre uzun da olabilir kısa
da.



Makale
her konuda yazılabilir. Bu konu günlük olabileceği gibi, felsefi, bilimsel,
sanatsal da olabilir. Ama edebi makale elbette sanatla ilgili olanıdır.



Edebiyatımızda
Tanzimat döneminden beri görülen makale türünde Namık Kemal, Hüseyin Cahit,
Ziya Gökalp, Peyami Safa, Falih Rıfkı Atay, Halit Fahri Ozansoy, Yaşar Nabi
ünlü birkaç isimdir.





ELEŞTİRİ


Bir
sanatçının, bir sanat eserinin iyi ve kötü yanlarını ortaya koyarak onun gerçek
değerini belirleyen yazılardır. Eleştiri yazarı – yani eleştirmen – eser
hakkında okuyucuyu bilgilendirir; hem eserin yazarına hem okura yol gösterir.



İki
tür eleştiri vardır: İzlenimsel eleştiri ve nesnel eleştiri.



İzlenimsel
eleştiri, Anatole France’in ilkelerini belirlediği ve eleştirmenin bir eseri
kendi zevk ölçülerini göz önüne alarak incelediği eleştiri türüdür. Bu tür
eleştirilerde öznel yargılar çok olacağından günümüzde bu tür pek rağbet
görmez.



Nesnel
eleştiride ise her eserin değerlendirilmesinde kullanılabilecek belli ölçütler
vardır. Eleştirmen mümkün olduğunca kişisel yargılarda bulunmaktan kaçınır.
Bilimsel araştırmalardan yararlanarak, eseri ister beğensin ister beğenmesin,
tarafsız bir gözle onun değerini ortaya koyar.



Avrupa’da
Boielau, Saint Beuve, Taine, France eleştirileriyle tanınır.



Edebiyatımızda Hüseyin Cahit, Cenap
Şehabettin, Ali Canip, Yakup Kadri, Nurullah Ataç, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç,
eleştiri alanında yazılar yazan ünlü birkaç isimdir.

Gezi Yazısı




Gezilip
görülen yerler hakkında yazılan yazılardır. Kişi gezi esnasında birçok yer
görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızada tutmak güç olacağından gezi
esnesında not alınır ve gezi yazılarında bunlar hikâye edilir.



Gezi
yazısında yazar daima gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler
vermemelidir. Gördüklerini okuyucunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma
yapar. Okur sanki o yerleri yazarla birlikte gezer gibi olur.



Eski
edebiyatımızda gezi yazısına seyahatname denir. Bu alanda Evliya Çelebi’nin
Seyahatnamesi ünlüdür. Ancak asıl gezi yazıları Avrupa’ya açılma döneminde
görülmeye başlanmış, gidilen Avrupa şehirleri ile ilgili yazılar yazılmıştır.
Namık Kemal, Ziya Paşa bunların başında gelir.



Gezi
yazılarını kitaplaştıran yazarlarımız da vardır. Ahmet Mithat Efendi, Avrupa’da
Bir Cevelan; Cenap Şahabettin Hac Yolunda, Avrupa Mektupları; Ahmet Haşim,
Frankfurt Seyahatnamesi; Reşat Nuri, Anadolu Notları; Falih Rıfkı, Deniz Aşırı,
Zeytin Dağı, Taymis Kıyıları bunlardan bazılarıdır.



ANI


Bir
yazarın kendisinin yaşadığı ya da tanık olduğu olayları sanat değeri taşıyan
bir üslupla anlattığı yazılardır. Yazarın kendini okura açtığı bir tür
olduğunda içtendir ve bu yönüyle çok tutulur. Anılar belli bir dönemin
yorumlandığı yazılar olduğundan tarihi bir belge özelliği gösterir. Ancak bu
bilimsel olamaz; çünkü yazarın olaylara kişisel bakışı söz konusudur.



Üslup
yönüyle gezi yazısına benzerse de, yazarın dış dünyadan çok kendinden söz
etmesi anıyı belli eder. Zaten eski edebiyatımızda anı, gezi yazısı hatta tarih
iç içedir.



Özellikle
Tanzimat’la başlayan anı türündeki yazılar Cumhuriyet döneminde önemli bir tür
olmuştur. Anılarını kitaplaştıran yazarlarımızda vardır. Namık Kemal, Magosa
Mektupları; Ziya Paşa, Defter – i Amal, Ahmet Rasim, Şehir Mektupları; Halit
Ziya, Kırk yıl, Saray ve Ötesi; Hüseyin Cahit, Edebi Hatıralar; Falih Rıfkı,
Çankaya adlı eserlerinde anılarını anlatmışlardır.












BİYOGRAFİ-OTOBİYOGRAFİ


Bir
kişinin hayatının anlatıldığı yazılardır. Bunlarda amaç o kişiyi tüm yönleriyle
( hayatı, eseri, kişiliği, görüşleri vs.) tanıtmaktır. Biyografi açık, sade bir
dille anlatılan kişinin devrini, çevresini dikkate alarak yazılır. Divan
edebiyatında şairleri anlatan bu tür eserlere tezkire denirdi. Türk
edebiyatında bunun ilk örneğini Ali Şir Nevai vermiştir.



Yazar
eğer kendi hayatını anlatmışsa yazıya otobiyografi denir. Çoğu zaman bunlarda
sanatçı kendiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da
söz eder.



Otobiyografiler
üslup yönüyle anıya benzer; ancak anı otobiyografi içinde bir bölüm
sayılabilir. Yani otobiyografi daha uzun bir dönemi içine alır.


Mektup




Genel
anlamda kişinin bir haberi, olayı, arzuyu bir başkasına anlattığı yazılardır.
Özel mektup, iş mektubu, edebi mektup türleri vardır. Bunlar içinde bizi edebi
mektup ilgilendiriyor.



Bu
tür mektuplar açık olarak bir gazetede ya da dergide yayımlanır. Yazar birine
hitaben herhangi bir konudaki görüşlerini, duygularını anlatır. Ancak asıl
amacı bunları herkese duyurmaktır.



Mektup,
Divan edebiyatında da kullanılmıştır. Fuzuli’nin “Şikâyetname” adlı eseri bu
türdendir. Tanzimat’tan sonra ise gazetelerde yayımlanan birçok açık mektup
görülür.



Bazı
yazarlar mektuplardan oluşan romanlar da yazmışlardır. Halide Edip’in “Handan”
romanı bunlardan biridir


Sohbet




Bir
konunun fazla derinleştirilmeden, biriyle konuşuyormuş gibi anlatıldığı fikir
yazılarıdır. Sohbet yazılarında herkesi ilgilendirecek konular seçilir.
Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir. Yazar sorulu cevaplı
cümlelerle, konuşuyormuş hissi verir.



Üslup
olarak fıkraya benzerse da gazete yazı türü olması, az sözle çok şey anlatmayı
amaçlamaması, dışa dönük olması onu fıkradan ayırır.



Edebiyatımızda
Ahmet Rasim, Şevket Rado sohbet türüne özel bir önem vermişlerdir.


Günlük




Ne
gün yazıldığını belirtmek için tarih atılan, çoğu zaman her günün sonunda o gün
olup bitenin, sıcağı sıcağına anlatıldığı, olaylarla ilgili yorumlar,
değerlendirmeler yapıldığı yazılardır. Her gün yazıldığı için kısa olan bu
yazılar, yazarının hayatından izler verdiğinden içten ve sevecendir.



Oktay
Akbal, Suat Kemal Yetkin, Seyit Kemal Karaalioğlu’nun günlükleri kitap halinde
yayımlanmıştır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
MeLanKoLiK
Moderatör
MeLanKoLiK


Mesaj Sayısı : 330
Yaş : 32
Nerden : Benim OdadaN
Kayıt tarihi : 05/07/08

yazı türleri Empty
MesajKonu: Geri: yazı türleri   yazı türleri Icon_minitimePerş. Tem. 17, 2008 11:16 am

TeşekkürLer (:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
yazı türleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Konu Dısı :: Konu Dısı :: Ödev, Tez, Yıllık Ödev-
Buraya geçin: